7 Mayıs 2010 Cuma

Akıbet

Bir kültür ve edebiyat dergisinin ilk senesini doldurması birkaç açıdan önemli sayılabilir. Öncelikle, ülkemizde dergiler hızla açılır ve aynı hızla kapanırken, bir yıldır maddi ve manevi olarak ayakta kalabilmenin, yani fiziksel olarak “yaşamaya” devam etmenin kendisinin bir başarı olduğu düşünülebilir. Aynı şekilde, bir istikrarın sağlanması yolunda, en azından psikolojik bir eşiğin aşılması, varılacak yeni menzillerden önce teşvik edici bir soluklanma anı olarak da kabul edilebilir. Bunlar yeniyazı’nın “aracıları” bizlerin hesabında sevap hanesine yazılabilir belki. Mutluluk verebilir.

Ama ilk seneyi doldurmuş olmak sevapların yanında günahların da bir muhasebesini yapmayı gerektiriyor. Altı sayı boyunca yaptığımız ve yapamadığımız şeyleri düşünmemiz; bundan sonra yapmak ve yapmamak istediklerimize karar vermemiz gerekiyor. Geçtiğimiz bir yıl boyunca, özellikle “çerçeve” konuklarımız ve yazarlarımız hakkında çoğunlukla olumlu ve cesaret verici tepkiler aldık. Önümüzdeki sene de aynı yüreklendirici yorumları alabilmek için çabalayacağız. “Atölye” bölümünde zor bir işe kalkıştığımızı başından beri biliyorduk. Okurken keyifli, hazırlarken meşakkatli olan bu sayfalarda istediğimiz katılımı sağlamakta zaman zaman zorluk çektik. Zaman zaman da derginin geri kalanıyla kıyaslandığında henüz hamlıktan pişmişliğe erememiş metinleri “atölye”nin amatör ruhunun koruyuculuğuna sığınarak sizlere taşıdık. Önümüzdeki sayılarda daha “olgun” ama hâlâ “genç” kalan yazı ve yazarlara ulaşmanın, “atölye”nin gerektirdiği birlikte düşünme ve üretme biçimlerini daha fazla zorlamanın yollarını bulmak için uğraşacağız.
Derginin diğer kısımlarındaysa usta-genç ayrımı/ayrıcalığı yapmaksızın, ama ustaya da gence de bir mecra olmaya çalışarak “iyi edebiyat” peşinde koşmaya devam edeceğiz. Tüm bunları yapabilmek ve kendimize yeniden bir çekidüzen verebilmek içinse yedinci sayımızı ufak bir aradan sonra, Eylül ayında yayımlamaya karar verdik. Bu süre içinde hem görsel hem de içerik olarak bazı yenilikler yapmayı deneyeceğiz.

Bu arayı verirken de size her zamankinden daha hacimli, daha kapsamlı, uzun uzun okuyacağınızı umduğumuz bir sayı sunuyoruz. “Çerçeve” bölümümüzde Türkçe edebiyatın en önemli eleştirmenlerinden Orhan Koçak’ı bulacaksınız. Şimdiye kadar yazdıklarıyla birçoğumuzun edebiyatla ilişkisinde izleri olan Koçak’ı ilk kez onun hakkında yazılmış yazılarla ve kapsamlı bir söyleşiyle yeniden düşüneceğiz. “Atölye”de ise yine hem eğlenceli hem de köşe-bucak çağrışımlarla ilerleyen yazılar bulacaksınız. Ayrıca, yine şiirler, öyküler, denemeler okunmayı bekliyor. Bir sonraki sayımızın “çerçeve” konuğu Mıgırdiç Margosyan, “atölye” konumuz ise “karnaval” olacak.

Son bir not: Geçtiğimiz iki ay içinde yeniyazı’ya iki ödül daha geldi: Erkan Irmak, “Kayıp Destan’ın İzinde ya da Manzaralar’da Yiten: Kuvâyı Milliye ve Memleketimden İnsan Manzaraları’nda Milliyetçilik, Propaganda ve İdeoloji” adlı yüksek lisans teziyle Memet Fuat İnceleme/Eleştiri Ödülü’nü alırken, Gökhan Arslan da Arkadaş Z. Özger Ödülü’nü “Yaraya Tutulan Ayna” adlı dosyasıyla kazandı; tebrik ediyoruz onları. Ekip olarak, göğsümüzü kabarttıkları için ayrıca teşekkür ediyoruz.

Geriye dönüp bakınca bir sene bunları gösterdi, bakalım akıbet ne gösterecek?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder